Firenklin Caddesi 613 Numara

seni var oluştan silerim
sanki hiç olmamış gibi olursun
nedenini merak ediosan beni bul
adresim
firenklin caddesi 613 numara
kat 2
kapıya 2 kere vur fazla deil
azda deil
tam 2 kere
az yada cok vurdugunda ne olucanı merak ediosan beni bul
adresim
firenklin caddesi 613 numara
kat 3
anahtar paspasın altında olucak
ama sakın o anahtarı kullanma
yedek anahtar bende onu kullan
yedek anahtarı benden almak için beni bul
adresim
firenklin caddesi 613 numara
kat 4
kapıyı calma
kapıyı hiç kapatmam
aralık olucaktır
içeri gir
ama eve girdiginde hiç hareket etme.

Ayberk.

Bir Demigod Öyküsü

''Onunla tekrar savaşmam gerekirse savaşırım, umurumda değil.'' diye tekrarlıyordu sürekli. ''Otur oğlum ve sakin ol.'' diyerek onu yatırştırmaya çalıştı Zeus. Ama bir Demigod asla sakin olamaz, kendilerini 'Tam Tanrı'lardan küçük gördükleri için olabilir. Ve bu Demigod diğerleri ile aynıydı. ''Poseidon ile tekrar savaşabilirim'' diye bağırdı, ama Zeus ve diğer Tanrılar bundan hoşlanmamıştı. ''Seni Olympos'a çıkardığım için minnettar olmalısın Yarı-Ölümlü. Poseidon benim kardeşim, sözlerine dikkat etsen iyi olur.'' Kafasını hafifçe sağa çevirip Athena'ya doğru baktı, ama Athena arkasını dönmüş bir şekilde, o kocaman, görkemli Olympos dağından aşağı bakıyordu. Denize bakıyordu. Demigod arkasını dönüp sinirli bir şekilde yürümeye başladı. ''Nereye gideceğini sanıyorsun!'' dedi Zeus. ''Burdan o ölümlü halinle aşağı inemessin.'' Hades keyifli bir şekilde güldü. Sert bir şekilde durdu Demigod, çünkü karşısında Ares vardı. Uzun sarı saçları beline geliyordu. Sarı saçlarına rağmen çok sert bir görüntüsü vardı, ne de olsa Savaş Tanrısıydı. Demigod'ı omuzlarından tutup Zeus'a doğru döndürdü ve anında Demigod kendini yeryüzünde buldu. Ama bu sefer karşısında Poseidon duruyordu. ''Siz Tanrılardan bir türlü kurtulamıyacakmıyım?!'' dedi Demigod. ''İstersen tek bir hareketimle bunu yaparım.'' dedi Poseidon alaycı gülüşüyle elini havaya kaldırarak. ''Yap hadi! Yap daha ne duruyorsun!'' Poseidon gözünü bile kırpmadan elini hafifçe salladı. Deniz köpürmeye başladı, dalgalar kuvvetleniyordu. Birkaç saniye içinde Demigod ortadan kaybolmuştu. ''Savaşmak ha!'' alaycı bir ses tonuyla denize doğru haykırdı Poseidon. Ve ortadan kayboldu.

Kısa Öykücük

Hem kısa hem -cük, yani baya kısa sanırım. Neyse lafı dolandırmadan yazayım.

Yavaşça sağ dizi üzerinde ayağa kalktı, üstünde ki tozları temizledi. Sekerek yanıma doğru geldi, omzumdan destek alarak ayakta durmaya çalıştı. Sol dizinde ki yara giderek daha fazla iltihap kapmaya başlamıştı. "Burdan hemen gitmemiz gerekiyor.'' dedi kısık sesle. O'nu taşıyarak sol tarafmızda bulunan köprünün üzerinden, harap halindeki eve taşıdım. Pencereleri kırılmış ev tamamen parçalanmıştı, çatısı çökmek üzereydi. Sağlam olan birkaç merdiven basamağına oturtum arkadaşımı. Dışarıda ki hava kararmaya başlamıştı ama, evin içinde hala aydınlık hakimdi. Neden böyle diye düşünürken sabahtan beri beni takip eden kurbağayı ezdiğimi fark ettim. Vay arkadaş diye düşünüp, yıkılmaya yüz tutmuş evden dışarı çıktım. Evden çıktığım gibi, ayağım takılıp yüz üstü yere düştüm. Küfür ederek ayağa kalktım, düştükten sonra bayılmış olmalıyım ki hava aydınlanmıştı. Hızlıca ayağa kalktım ve hemen arkamda kalan eve baktım, evin içerisi karanlıktı. Tekrar içimden vay arkadaş dedim, sanırım bu cümleyi hep kullanıyorum. Ama evdeki merdivenlere oturttuğum adam yok olmuştu, telaşlı bir şekilde ayağa kalktım, kan izleri gözüme takıldı. Takip ettim. Kan izlerinin beni O'na götürceğini tahmin etmiştim ama, yanılmışım. ''Kan izleri değilmiş ki lan bunlar!'' bağırdım. Evet vişne suyuymuş. Burda vişne suyu ne arar ki dedim kendi kendime, sonra kendi kendime cevap verdim. Ama cevabı tam hatırlamıyorum çünkü, yere düşüp bayılmışım. Vişne suyu tutar beni, hemen bayılırım. Uyandığımda tamamen başka bir yerdeydim, kalabalıktı. Kalabalık yerleri sevmem beni bunaltır. Kafamı kaldırdığımda, O'nu gördüm. Dizi iyileşmişti. Bu kadar büyük bir yara nasıl iyileşir diye kendime sordum, cevap çok gecikmedi. Yeter lan her boku da sorup durma! diyerek çıkıştı iç sesim. Artık kendime bile tahammülüm yoktu. Ayağa kalkmak istedim ama ayaklarım yoktu, neden olduğunu düşünürken tekrar iç sesim bağırdı bana, ağlamaya başladım. Nedense ağlarken bayılmışım. Ayıldığımda bunların hepsinin bir hayal olduğunu anladım. Bu kadar sorun, cevaplanmamış soru varken, neden bunlar bir hayaldi. Peki ya bunu okuyan insanlar? Cevapsız sorulara ne yanıt vericekti. Hiçbişey, benim Lost'tan öğrendiğim şey budur. Soru sor ama, yanıt verme. Ohh ne güzel lan!

Blöaarrggh'ın ilk yazısını saçmalıklarla başlatmış bulunmaktayım. Hadi hayırlısı.

''Ulan! ''dedim, kendime, ''Herkesin bi' blogu var. Benim neyim eksik, fazlam bile var.'' diyerek, blogger kaydımı aldım. Tabi bi' hevesle alındıktan sonra, birkaç hafta bakmadım bile. Sonra, aklıma geldi, ''lan ben blog açmıştım du' bi'şiler yazıyım'' dedim. Eee aklıma bi'şi' gelmedi yazıcak, mecbur saçmalıyorum şu an. İlerleyen günlerde, haftalarda veyahutta aylarda siteyi güncellerim, emin olun. Şimdilik bununla yetinin hele siz, devamı gelir.